ÖZET
Bitkisel kaynaklar, fitokimyasallar olarak da adlandırılan çeşitli biyoaktif maddeler içerirler. Bitkisel biyo-aktiflerin çoğu, bitkisel ilaçlar için uygun aday olmalarını sağlayan terapötik etkilere ve kimyasal özelliklere sahiptirler. Fitofarmasötiklerin öncüsü olan geleneksel bitkisel ilaçların tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Günümüzde resmi olarak onaylanmış ve yaygın olarak kullanılan ilaçların birçoğu bitkisel kaynaklardan etken maddelerin izole edilmesiyle üretilmektedir. Tabletler, kapsüller, şuruplar, solüsyonlar, dekoksiyonlar ve merhemler gibi geleneksel farmasötik dozaj formları günümüzde hala kullanılmasına rağmen, fitokimyasalların absorpsiyonu, biyotransformasyonu ve stabilitesi ile ilgili problemler, bitkisel ilaçların etkinliğini, biyoyararlanımını ve bazı durumlarda güvenliğini azaltmaktadır. Ayrıca, geleneksel farmasötik dozaj formları genellikle bitkisel bileşiklerin hemen salınmasını sağlar. Gelişmiş ilaç taşıyıcı sistemlerin kullanılması, bahsedilen sorunların üstesinden gelmek için avantajlar sunmanın yanı sıra, minimum yan etkilerle ilişkili maksimum etkinlik ile uzun süreli salım sağlar. Yeni ilaç taşıyıcı sistemler kullanılarak bitkisel formülasyonların geliştirilmesi üzerine yapılan araştırmalar dikkat çekmiş ve nanoteknoloji tabanlı sistemlerin kullanımına ayrıca önem verilmiştir. Nano ilaç taşıyıcı sistemlerden biri de benzersiz özelliklere sahip olan ve bu sayede enfeksiyon, alerji, romatizmal hastalıklar, enflamatuvar hastalıklar, kanser gibi farklı hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılan nanoliflerdir. Bu çalışmada, çeşitli ilaç uygulama yollarıyla bitkisel biyoaktif maddelerin salınması amacıyla nanolif yapısındaki ilaç taşıyıcı sistemlerin kullanımı değerlendirilmiştir.